İnsanlar pek çok şeyi öğrenmişler; kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi...fakat çok basit bir şeyi öğrenenemişler:"İnsan gibi yaşamayı"

- Blaise Pascal

31 Ocak 2017 Salı

The Intern (2015)

The Intern (2015)


Bir kıyafet firması bir gün yaşlı stajyerler almak için bir ilan verir. İlana başvuranlar arasında da Ben Whittaker vardır. Eşini kaybetmiş bir emekli olarak hayatında her sabah yataktan çıkacak bir neden aramaktadır. Stajyerlik programına kabul edilmesini öğrenmesiyle o aradığı nedeni bulmuş, hayatına tekrar renk katmıştır. Bu iş onun için o denli önemlidir ki gece yatmadan önce iki tane alarm kurar. Ertesi gün bayrammışçasına kıyafetlerini ve ayakkabılarını hazırlar. İnsanın uyanmak için bir sebebinin olmasının önemini burada görüyoruz. Bireye yaşama sevinci katıyor.


               İlk iş günü heyecanlı başlamıştır. Tanıtımdan sonra stajyer masasında kendilerine iş verilmesini bekleyen 4 stajyer arasından yaşlı stajyer Ben hemen seçilmektedir. Genç stajyer masaya yerleşirken akıllı telefonunu, kulaklığını, USB belleğini sırt çantasından çıkarırken, yaşlı stajyer Ben kuşak farklılığının barizliğini ortaya serercesine eski usul evrak çantasından yakın ve uzak gözlüğünü, hesap makinesini ve masa saatini çıkarır. Sıra mailleri kontrol etmeye geldiğinde ise Ben’in bir sıkıntısı vardır: masanın üzerinde duran bilgisayarı nasıl açacaktır? Neyse ki iş arkadaşlarının ufak bir yardımı ile bu sorun çözülür ve Ben firmanın patronu Jules’un yanında görevlendirildiğini öğrenir.



               Filmin devamında ilgimi çeken ise yaşlı stajyer Ben’in kendisini tanıtırken sarf ettiği cümle oldu: “40 yıl boyunca telefon rehberi tasarlayan bir firmada çalıştım. Fakat şu anda hiçbir anlamı yok.” Yaptığımız işin kalıcı olması mı önemli yoksa günü kurtarması da yeterli mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder