The Intern (2015)
Bir kıyafet firması bir gün yaşlı
stajyerler almak için bir ilan verir. İlana başvuranlar arasında da Ben
Whittaker vardır. Eşini kaybetmiş bir emekli olarak hayatında her sabah
yataktan çıkacak bir neden aramaktadır. Stajyerlik programına kabul edilmesini
öğrenmesiyle o aradığı nedeni bulmuş, hayatına tekrar renk katmıştır. Bu iş
onun için o denli önemlidir ki gece yatmadan önce iki tane alarm kurar. Ertesi
gün bayrammışçasına kıyafetlerini ve ayakkabılarını hazırlar. İnsanın uyanmak
için bir sebebinin olmasının önemini burada görüyoruz. Bireye yaşama sevinci
katıyor.
İlk
iş günü heyecanlı başlamıştır. Tanıtımdan sonra stajyer masasında kendilerine
iş verilmesini bekleyen 4 stajyer arasından yaşlı stajyer Ben hemen
seçilmektedir. Genç stajyer masaya yerleşirken akıllı telefonunu, kulaklığını,
USB belleğini sırt çantasından çıkarırken, yaşlı stajyer Ben kuşak
farklılığının barizliğini ortaya serercesine eski usul evrak çantasından yakın
ve uzak gözlüğünü, hesap makinesini ve masa saatini çıkarır. Sıra mailleri
kontrol etmeye geldiğinde ise Ben’in bir sıkıntısı vardır: masanın üzerinde
duran bilgisayarı nasıl açacaktır? Neyse ki iş arkadaşlarının ufak bir yardımı
ile bu sorun çözülür ve Ben firmanın patronu Jules’un yanında
görevlendirildiğini öğrenir.
Filmin
devamında ilgimi çeken ise yaşlı stajyer Ben’in kendisini tanıtırken sarf ettiği
cümle oldu: “40 yıl boyunca telefon rehberi tasarlayan bir firmada çalıştım.
Fakat şu anda hiçbir anlamı yok.” Yaptığımız işin kalıcı olması mı önemli yoksa
günü kurtarması da yeterli mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder